Bizde portre edebiyatı zayıf
Kırk Güzel İnsan adlı portre kitabı yayınlanan Fahri Tuna ‘Portre edebiyatımız yazar sayısı bakımından maalesef en zayıf alanlardan birisi’ diyor.

Portre alanında daha önce ‘Yaşa’yan İnsan’ kitabına imza atan yazar Fahri Tuna’nın Kırk Güzel İnsan adlı yeni eseri Meserret Yayınları’ndan çıktı. Kitap adından da anlaşılacağı gibi yine bir portreler kitabı. Tuna ile eserin ortaya çıkış serüvenini ve portre yazarlığını konuştuk. Portre ve biyografiye yönelik bu ilginizi nasıl açıklamak gerekir? Özdeyiş yazarı, yazarlıktaki ustam Selahaddin Şimşek’in, “Sende portre yazarlığı kabiliyeti var” sözüyle yöneldim ben portreye. İlk çalışmam da 1991’de “Cemil Meriç; Türk Düşüncesi’nin Everest’i”dir. Ülke Dergisi’nde yayımlanmıştı. Çocukluğumdan beri anı, hâtıra ve özel hayatlara çok ilgiliyim. BANA YAZMAK KALDI “Kırk Güzel İnsan” kendi özel muhitlerinde tanınan saklı öyküleri barındırıyor. Birbirinden farklı şehirlerde yaşayan bu insanların öykülerini nasıl edindiniz? Resmi görevlerim gereği Osmanlı Coğrafyasının büyük bölümünü defalarca gezme imkânı bulmuş şanslı kişilerden biriyim. Çevremde hep güzel, iyi insanlar birikti; en büyük sermayem ve zenginliğimdir bu. Doğal olarak onlar ve onların hikâyeleri gelip beni buldu. Bana sadece dinlemek, tanımak ve yazmak düştü. “Kırk Güzel İnsan” kitabına alırken sizi en çok etkileyen portreler hangileri idi? HACI REMZİYE TEYZE Hepsinin yeri ayrı. Ama “en çok etkileyen” dediğiniz için isim vereyim: Defalarca karakola çekilmesine rağmen seksen yıllık ömrünü Kur’an ve Türkçe öğretmeye adayan Bulgaristan Dobriçli Hacı Remziye Teyze ve tüm ekonomik varlığını kırk beş bin ağaç dikmeye ve onları her gün sulamaya adamış Mardinli kamyon şoförü Bağkur emeklisi Şeyhmus Erginoğlu. Bu çalışmalarınız devam edecek mi? İleride kimlerin portrelerini, biyografilerini okuyacağız sizden? “Yaşa’yan Portreler” kitabımda 50-80 yaş kuşağının şair ve yazarlarını yazmıştım 2015’te. Şu anda Şehir ve Kültür Dergisinde her sayıda bir şehir portresini yazmaktayız. En son Yozgat, Brüksel ve Rotterdam’ı yazdım. Onlara devam ediyorum. 2018’de ise 30-50 yaş kuşağının portrelerini yazmak istiyorum. lSELÇUK KÜPÇÜK BiN YILLIK MEDENiYET AYAKTA Farklı şehirlerde kültür sanat danışmanlıkları görevlerinde bulundunuz. Bu deneyim size nasıl bir Türkiye fotoğrafı sundu. Gözlemleriniz, yorumlarınız nedir? Anadolu’dan Balkanlar’a farklı görevler yapma imkanı buldum. Edebiyatından mimarisine, güzel sanatlarından musikiye, kültüründen sanatına, sözünden özüne… Bin yıllık medeniyetimizin dimdik ayakta olduğu tespitini yapmamı sağladı. İnşallah medeniyetimiz kıyamete kadar yaşayacaktır. Gelecekten umutluyum. Biz güzellik ve ihsan medeniyetinin çocuklarıyız. Ve dünyayı ancak güzellik kurtaracak. YENi YAZAR ADAYLARI BEKLiYORUZ Edebiyat geleneğimizde önemsediğiniz biyografi yazarları hakkında ne söylersiniz? Geçmişe bakarsan, bana göre, en iyi portre yazarımız hiç tartışmasız Cemal Süreya ve eseri “99 Yüz”dür. Biyografi yazarı ise Mithat Cemal Kuntay ve eseri “Mehmet Akif”tir. Günümüzde ise portre yazarı olarak en beğendiğim Mehmet Aycı, biyografi yazarı ise Ahmet Güner Sayar’dır. Nesrin Çaylı’nın portrelerini de beğeniyorum. Zaten yaşayan portre yazarları olarak Mehmet Aycı, Nesrin Çaylı, bir de ben varız. Portre edebiyatımız yazar sayısı bakımından maalesef en zayıf alanlardan birisi. Bu alana yeni gençler ve yazarlar bekliyoruz.
KAYNAK : STAR GAZETESİ